BE ABLE TO
1. Türkçeye ‘-ebilir’ olarak çevrilen bu yapı, kimi yönlerden ayrılsa da can yapısına benzer. Be, geniş zamanda am , is, are olarak özneye göre çekilir:
The answering machine is able to store messages that are up to two minutes in length. (Telesekreter, iki dakikaya kadar olan mesajları hafızasına alabiliyor.)
2. Olumsuz yapılacağı zaman am, is, are’dan sonra not getirilir. Soru için ise am, is, are’dan uygun olanı cümlenin başına getirilir:
The child is not yet able to write. (Çocuk daha yazamıyor.)
3. Eğer gelecekten söz ediliyorsa will be able to kullanılır:
I will be able to speak French in another few months. (Birkaç ay sonra Fransızca konuşabileceğim.)
Will she be able to cope with the work? (İşle baş edebilecek mi?)
4. Geçmiş zamanda ise, was/were able to kullanılır:
She was able to sing like an angel when she was a kid. (Çocukken çok güzel şarkı söyleyebiliyordu.)
I’m sorry that I wasn’t able to phone you yesterday. (Dün sana telefon edemediğim için kusura bakma.)
5. Bir işin nasıl yapılacağını bilmek anlamında be able to yerine can tercih edilir:
Can you cook? (Yemek pişirebiliyor musun?) = Are you able to cook? daha az tercih edilir.
6. Ayrıca be able to, edilgen mastar (passive infinitive) ile kullanılmaz:
The teacher can’t be understood. (Öğretmen anlaşılamıyor.) = The teacher is not able to be understood denmez.