DARE
1. Modern İngilizcede dare, çok yaygın kullanılan bir fiil değildir. Dare yerine genellikle başka ifadeler kullanılır:
He’s not afraid to say what he thinks. (Düşündüklerini söylemeye korkmaz.)
2. Bununla birlikte dare, olumsuz cümlelerde sık sık kullanılır. Kendisinden sonra gelen fiil, ya yalın olarak gelir ya da to alır:
She doesn’t dare (to) go out at night. (Geceleri dışarı çıkmaya cesaret edemez/korkar.)
The old lady didn’t dare (to) open the door. (Yaşlı kadın kapıyı açmaya cesaret edemedi.)
3. Olumsuz biçim olan daren’t, özellikle İngiliz İngilizcesinde yaygındır. Kendisinden sonra gelen fiil yalın hâldedir:
I daren’t look. (Bakmaya cesaretim yok.)
Üçüncü tekil şahısta –s kullanılmaz:
She daren’t tell him what she thinks. (Düşündüklerini ona söylemeye cesaret edemiyor.)
4. Don’t you dare!, “Sakın ha!” anlamında kullanılır:
Mummy, can I draw a picture on the wall? ~ Don’t you dare! (Anne, duvara resim çizebilir miyim? ~ Sakın ha!)
5. How dare you?, “Bu ne cüret!, bu ne cesaret!” anlamındadır:
How dare you? Take your hands off me at once! (Bu ne cüret! Ellerini üstümden derhal çek!)
6. I dare say (bazen I daresay olarak da yazılır), “Bence, bana kalırsa” anlamındadır:
I dare say it’ll rain soon. (Bence yakında yağmur yağar.)
I daresay you know about it already. (Bence sen konuyu zaten biliyorsun.)
7. Daha çok çocukların kullandığı I dare you + infinitive ifadesi, “Var mısın?, yap da görelim” anlamındadır:
I dare you to run across the road with your eyes shut. (Gözlerin kapalıyken yolu koşarak geçmeye var mısın?/Gözlerin kapalıyken yolu koşarak geç de görelim!)