EVER, NEVER & ANY (hiç) farkı ve kullanımı
Türkçeye çevirdiğimizde “hiç” anlamına gelen ve kullanımları birbirine karıştırılan any, never ve ever kelimelerini tek tek inceleyelim:
Any (Sorularda ve olumsuz cümlelerde, sayılabilen çoğul isimlerle ve sayılamayan isimlerle “hiç” anlamında):
I didn’t eat any meat. (Hiç et yemedim.)
Do you have any questions? (Hiç sorunuz var mı?)
I don’t have any cash on me. (Üstümde hiç nakit yok.)
I tried taking tablets for the headache, but they didn’t have any effect. (Baş ağrısı için ilaç almayı denedim ama hiç etkisi olmadı.)
Never (Olumlu cümlelerde kullanılarak bunları olumsuz yapar ve “hiç” anlamına gelir):
I’ve never been to Africa. (Afrika’ya hiç gitmedim.)
He threatened to shoot but I never thought he would. (Ateş etmekle tehdit etti ama ben yapacağını hiç düşünmedim.)
After what he did to me, I’ll never trust him again. (Bana yaptıklarından sonra ona bir daha hiç güvenmem.)
He never had acting lessons. (Hiç oyunculuk dersleri almadı.)
We’ve never had a chance to sit down and talk. (Oturup konuşma fırsatımız hiç olmadı.)
Ian Taylor? Never heard of him. (Ian Taylor? Hiç duymadım.)
You never help me. (Sen bana hiç yardım etmiyorsun.)
I’ve never been abroad. (Yurt dışına hiç gitmedim.)
Ever (Sorularda “hiç” anlamında):
Do you ever go fishing? (Hiç balığa gider misin?)
Don’t you ever get tired? (Sen hiç yorulmaz mısın?)
Have you ever been to Italy? (Hiç İtalya’ya gittin mi?)
Have you ever thought of changing your car? (Hiç arabanı değiştirmeyi düşündün mü?)
Ever kelimesinin başka anlamları da vardır:
You are the most beautiful girl I have ever seen. (Sen bugüne kadar gördüğüm en güzel kızsın.)
It’s the best film I’ve ever watched. (Bugüne kadar seyrettiğim en iyi film.)
If you are ever in Istanbul, give me a call. (Olur da İstanbul’a gelirsen beni ara.)
My father is very old and he hardly ever goes out. (Babam çok yaşlı ve neredeyse hiç dışarı çıkmıyor.)
It was raining harder than ever. (Her zamankinden çok yağmur yağıyordu.)
It is her best ever score. (Bu, onun gelmiş geçmiş en iyi skoru.)
Peter, ever the optimist, agreed to come with us. (Her daim iyimser Peter bizimle gelmeyi kabul etti.)
She married the prince and they lived happily ever after. (Prensle evlendi ve sonsuza dek mutlu yaşadılar.) = Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.
People are going abroad than ever before. (İnsanlar, hiç olmadığı kadar yurt dışına gidiyor.)
The boy said he would love his girlfriend for ever. (Çocuk, kız arkadaşını ebediyen/sonsuza kadar/daima seveceğini söyledi.)
Why ever did you agree? (Ne demeye kabul ettin ki?)
Why ever would anyone want to hurt you? (Niye kimse seni incitmek istesin ki?)
All he ever does is grumble about things. (Tek yaptığı sürekli homurdanmak.)
I’ve had a car ever since I was 20. (20 yaşından beri arabam var.)
I was bitten by a dog once and I’ve been afraid of them ever since. (Bir zamanlar bir köpek tarafından ısırıldım ve o günden beri onlardan korkarım.)
When there is a western on TV, I never ever miss it. (Televizyonda kovboy filmi olunca asla kaçırmam.)
I though he was famous, but none of my friends have ever heard of him. (Onun ünlü olduğunu sanıyordum ama arkadaşlarımdan hiçbiri onu duymamış.)
Blue whales are the largest creatures ever to have lived. (Mavi balinalar, gelmiş geçmiş/bugüne kadar yaşamış en büyük hayvanlardır.)
As ever, I was the last to find out. (Her zaman olduğu gibi en son anlayan ben oldum.)
Bazı ifadelerde de kullanılır:
ever-changing (sürekli değişen)
ever-increasing (giderek artan)
ever-repeating (sürekli tekrarlayan)
ever-growing (sürekli büyüyen)
ever-expanding (sürekli genişleyen)
SÖZLÜ. Aşağıdaki cümlelerin İngilizcesini söyleyin. Cevaplar için videoyu seyredin.
1. Amsterdam’a hiç gittin mi?
2. Düğünde hiç şampanya içtin mi?
3. Hiç böyle saçma bir şey duymadım.
4. Bana ev ödevimde hiç yardım etmez.
5. Üzerinde hiç para var mı?
6. Hiç ava gider misin?
7. İşini değiştirmeyi hiç düşündün mü?
8. Eski kız arkadaşımı hiç unutmayacağım.
9. Banyoda hiç tuvalet kâğıdı yoktu.
10. Almanya’ya hiç gitmedim.