İNGİLİZCE İÇİN YURT DIŞINA GİTMEK
İngilizce öğrenenler ile birçok velinin kafasında, İngilizcenin Türkiye’de öğrenilemeyeceği ve yurtdışına gitmenin tek çözüm olduğu önyargısı vardır. Yurtdışına gitmek elbette yararlıdır ve kimse aksini iddia edemez. Ancak bazı gerçekleri de bilerek gitmek gerekmektedir. Yurtdışındaki birçok dil okulu, öğrencilerin kendi ülkelerinde en azından temel bilgileri aldıktan sonra gelmelerini, “sıfır” İngilizce ile gelmemelerini tavsiye etmektedir. Çünkü yurtdışında kalmak ve kursa gitmek, hem maliyetli bir iştir hem de uzun zaman gerektirir. Başka bir nokta da, oraya her gidenin İngilizceyi iyi öğrenememesi gerçeğidir. Tanık olduğum bazı olayları burada size anlatmak isterim:
İngiltere’ye bir gidişimde, Brighton’da bir dil okulunun misafiri olmuştum. Gündüzleri derslere gözlemci olarak giriyor, akşamları ise çevreyi geziyordum. Bir akşam, kaldığım otelin yakınlarında dolaşırken, büyükçe bir “pub”ın önünden geçerken içerisinin bayağı kalabalık olduğunu gördüm ve içeri girdim. Karşılaştığım manzara şuydu: Bir tarafta İspanyollar, bir tarafta Fransızlar, bir tarafta Türkler, bir tarafta Almanlar oturmuş, kendi aralarında “geyik” yapıyorlardı. Elbette kendi dillerinde! Hâlbuki yurtdışında İngilizce öğrenmek deyince aklımıza ilk gelen şey, orada kendi dilimizi konuşan olmayacağına göre mecburen İngilizce konuşmak zorunda kalacağımız ve böylelikle de pratiğimizin artacağıdır. Üstelik hemen hemen her dil okulu, sınıflarına aynı milletten iki kişiyi koymayarak öğrencileri sadece İngilizce konuşmaya mecbur bırakırlar. Ama okullar ne yaparsa yapsın, öğrenci psikolojisi değişmez. Bir sürü zaman ve para harcayarak ta oralara gidilir, ne yazık ki dil öğrenme disiplini bozulur ve insanlar, Türkiye’de çok daha ucuza öğrenecekleri İngilizceyi çok daha pahalıya yine öğrenemezler.
Türkiye’deki okul ve kurslarda ders dışında Türkçe konuşmakla bunun ne farkı var?
Başka bir anım da şu: Askerliğimi mütercim-tercüman olarak yaptım ve çalıştığımız ofiste yedi sekiz mütercim-tercüman daha vardı. Bunların bazıları yurtdışında okumuş kişilerdi. Bunlardan biri, Amerika’da dört yıl mühendislik okumuştu. Dışarıdan bakıldığında mükemmel derecede İngilizce bilmesi beklenen bu kişi bana bir gün bir kelimenin anlamını sordu. Söz konusu kelime (suggest), İngilizce öğrenmeye yeni başlamış kişiler tarafından bile bilinen türdendi. Beni daha da şaşırtan, kelimeyi telaffuz ediş biçimiydi. Tam olarak anlaşılabilsin diye onun dediği gibi Türkçe fonetik olarak yazacağım: “Saggest ne demek?” diye sordu. Ben de “sıcest” mi demek istiyorsun diye sordum ve evet cevabı alınca anlamını söyledim. Ertesi gün aynı kişiden yine aynı soru geldi: “Yahu neydi şu saggest?”
İçinde bu arkadaşın da bulunduğu grup, bir gün bağlı olduğumuz albay tarafından makamına çağrıldı. Sonradan anlaşıldı ki albay, yapılan çevirileri hiç beğenmemiş ve hepsi yurtdışında okumuş bu kişilere şöyle tarihî bir laf etmiş: “Bir eşeği California’ya dört yıl bağlasam, dört yıl sonra İngilizce anırırdı. Ulan siz daha bu İngilizceyi öğrenemediniz mi?”
Kıssadan hisse: Önemli olan nerede öğrendiğin değil, niyetinin ve yeteneğinin olup olmadığı ve çalışma disiplininin olup olmadığıdır. Ayrıca Türkiye’deki birçok İngilizce öğretmeni bu İngilizceyi yurtdışına giderek mi öğrendi?