İNGİLİZCE KONUŞURKEN YAPTIĞIMIZ HATALAR
Çoğumuz İngilizce cümleleri Türkçeye göre kurup hata yapıyoruz. Hâlbuki, İngilizce ve Türkçe farklı yapılara sahip iki dildir. İngilizce cümleleri Türkçeye göre kurmamamız gerekir. Mesela, “Sinemaya gidiyorlar.” cümlesini “They are going to the cinema.” diye söylüyoruz. Ya da “Dün İstanbul’a geldi.” cümlesini “He came to Istanbul yesterday.” diye söylüyoruz. Ancak, Türkçede yönelme bildiren “-e, -a” eki, İngilizcede her zaman “to” olmaz. Bu konuda yanlış yapmamak için, İngilizcedeki bazı ayrıntıları bilmemiz gerekir. Türkçeye göre düşündüğümüzde “to” alacakmış gibi gelen ama İngilizcede “to” almayan kelimeler aşağıda örneklerle gösterilmiştir.
Home
She decided to go home. (Eve gitmeye karar verdi.)
He came home as the dawn was breaking. (Gün ağarırken eve geldi.)
We took him home. (Onu eve götürdük.)
You got home late last night. (Dün gece eve geç geldin.)
We pray all our troops will come home safely. (Tüm askerlerimizin eve/ülkeye sağ salim dönmeleri için dua ediyoruz.)
Here
They came here. (Buraya geldiler.)
Come here. (Buraya gel.)
Put the box here. (Kutuyu buraya koy.)
You can’t park here. (Buraya park edemezsiniz.)
There
I hope we get there in time. (İnşallah oraya zamanında varırız.)
I went there. (Oraya gittim.)
Put the armchair there. (Koltuğu oraya koy.)
The store is closed today. We’ll go there tomorrow. (Mağaza bugün kapalı. Oraya yarın gideceğiz.)
Abroad
He often goes abroad. (Sık sık yurt dışına gider.)
We always go abroad in the winter. (Kışın hep yurt dşına gideriz.)
He decided to move abroad. (Yurt dışına taşınmaya karar verdi.)
Downstairs
She went downstairs. (Alt kata indi.)
He jumped out of bed and ran downstairs. (Yataktan fırlayıp alt kata koştu.)
She came downstairs after her shower. (Duş yaptıktan sonra alt kata indi.)
Upstairs
He went upstairs to get dressed. (Giyinmek için üst kata çıktı.)
He ran upstairs to take his mobile phone. (Cep telefonunu almak için üst kata koştu.)
Enter
The police entered the building through the side door. (Polis, binaya yan kapıdan girdi.)
Please knock before entering the room. (Odaya girmeden önce lütfen kapıyı çalın.)
I had to enter the house through the back window. (Eve arka pencereden girmek zorunda kaldım.)
Approach
The men approached the crocodile cautiously from behind. (Adamlar, timsaha arkadan dikkatle yaklaştılar.)
As you approach the village, you’ll see the graveyard on the right. (Köye yaklaşırken sağda mezarlığı göreceksiniz.)
The driver approached the crossroads cautiously. (Sürücü, kavşağa dikkatle yaklaştı.)
Tell
I want to tell you something. (Sana bir şey söylemek/anlatmak istiyorum.)
What did he tell you? (Sana ne söyledi?/anlattı?)
Give
Give me a glass of water, please. (Bana bir bardak su verin lütfen.)
Did you give the waiter a tip? (Garsona bahşiş verdin mi?)
Ask
He asked the men their names. (Adamlara isimlerini sordu.)
I want to ask you a few questions. (Size birkaç soru sormak istiyorum.)
Show
He showed me the rooms. (Bana odaları gösterdi.)
Have you shown anyone your book? (Kitabını hiç kimseye gösterdin mi?)
Send
I sent my sister some money. (Kız kardeşime biraz para gönderdim.)
He sent me a copy of the report. (Bana raporun bir kopyasını gönderdi.)
Offer
They offered me the job. (İşi bana teklif ettiler.)
We offered him 1000 dollars. (Ona 1000 dolar teklif ettik.)