İNGİLİZCEDE “ÇOK” ANLAMINA GELEN KELİME VE İFADELER

Türkçedeki “çok” kelimesinin İngilizcede birçok karşılığı vardır. Aşağıdaki örnekleri inceleyin: 

Very: Sıfat ve zarflarla kullanılır, isimlerle kullanılmaz:

* David was very tired. (David çok yorgundu.) = very + sıfat
* He always walks very quickly. (Hep çok hızlı yürür.) = very + zarf
He earns very money. denmez, çünkü money isimdir.

A lot of & lots of: İsimlerle kullanılırlar, sıfat ve zarflarla kullanılmazlar. Eğer isim sayılabilen isimse çoğul olarak, sayılamayan isimse tekil olarak kullanılır:

* Fred has a lot of / lots of friends abroad. (Fred’in yurt dışında çok arkadaşı var.) = sayılabilen isim
Fred has very friends abroad. denmez. 
* He is making a lot of / lots of money. (Çok para kazanıyor.) = sayılamayan isim
He is making very money. denmez.

A lot: Fiilleri ve sıfatların üstünlük hâllerini niteler:

* My son reads a lot. (Oğlum çok okur.) = fiil
* He can run a lot faster than me. (Benden çok daha hızlı koşabilir.) = sıfatın üstünlük hâli

Much: Olumsuz cümlelerde ve sorularda sayılamayan isimlerle kullanılır. Ayrıca, sıfatların üstünlük hâllerini niteler:

* There isn’t much time left. (Çok zaman kalmadı.) = olumsuz cümle
* Does your car use much petrol? (Araban çok benzin yakıyor mu?) = soru
* The exam was much easier than I had expected. (Sınav, beklediğimden çok daha kolaydı.) = sıfatın üstünlük hâli

Many: Sayılabilen çoğul isimlerle kullanılır:

* There are many rules in this company. (Bu şirkette çok kural var.)

Plenty of: Hem sayılabilen hem de sayılamayan isimlerle kullanılır:

* We have plenty of time. (Çok zamanımız var.)
* I know plenty of unemployed teachers. (İşsiz çok öğretmen tanıyorum.)

A load of / loads of: Hem sayılabilen isimlerle hem de sayılamayan isimlerle kullanılırlar:

* He is making loads of / a load of money. (Çok para kazanıyor.)
* I’ve got loads of / a load of things to do today. (Bugün yapacak çok işim var.)

A heap of / heaps of: Hem sayılabilen isimlerle hem de sayılamayan isimlerle kullanılırlar: 

* We have a heap of room. (Çok yerimiz var.) 
* Children have heaps of energy. (Çocukların çok enerjisi olur.)

A good / great deal of: Sayılamayan isimlerle kullanılır:

* I spent a good / great deal of time on the project. (Projeye çok zaman harcadım.)

Heavily: Bazı fiillerle “çok” anlamında kullanılır:

* He smokes heavily. (Çok sigara içiyor.)
* He drinks heavily. (Çok içki içiyor.)
* He was snoring heavily. (Çok horluyordu.)
* It was raining heavily. (Çok yağmur yağıyordu.)
* It was snowing heavily. (Çok kar yağıyordu.)
* The cut was small, but was bleeding heavily. (Kesik küçüktü ama çok kanıyordu.)

Extremely: Sıfat ve zarflarla kullanılır:

* Bungee jumping is an extremely difficult thing to do. (Bungee jumping, yapması çok zor bir şey.) 

Too: Sıfat ve zarflarla kullanılır:

* He was driving too fast. (Arabayı çok hızlı kullanıyordu.)
* The film was too long. (Film çok uzundu.)

So: Sıfat ve zarflarla kullanılır:

* The children couldn’t sleep; they were so excited. (Çocuklar uyuyamadı; çok heyecanlıydılar.)
* Everything happened so quickly. (Her şey çok çabuk oldu.)

Hard: Bazı fiillerle “çok” anlamında kullanılır:

* He is trying hard to finish the project in time. (Projeyi zamanında bitirmek için çok çabalıyor.)
* You have to study hard if you want to pass. (Geçmek istiyorsan çok çalışmak zorundasın.)
* They worked hard to improve safety conditions in the mines. (Madenlerdeki güvenlik koşullarını geliştirmek için çok çalıştılar.)
* It is raining hard. (Çok yağmur yağıyor.)
* It is snowing hard. (Çok kar yağıyor.)

Often: “Sık sık” anlamında “çok” demek için kullanılır:

* Don’t go to the gym so often. (Spor salonuna bu kadar çok gitme.) 

Long: “Uzun süre” anlamında “çok” demek için kullanılır:

* It didn’t take long to get to the airport. (Havalimanın varmak çok sürmedi.)