KELİME EZBERLEMENİN AŞAMALARI
Kelimeleri kuru kuru ezberlemenin bir işe yaramadığını hep söylüyorum. Kelime ezberlemek, öyle sanıldığı gibi, basit bir iş değildir. Temelini iyi atmak gerekir. Peki İngilizce kelimeleri ezberlerken nelere dikkat etmemiz gerekiyor?
Kelime ezberlemenin beş aşaması vardır:
- Kelimenin yazılışı (spelling)
- Kelimenin telaffuzu (pronunciation)
- Kelimenin anlamı (meaning)
- Kelimenin formu (word form)
- Kelimenin kullanılışı (usage)
Şimdi bu aşamalara teker teker bakalım:
- Kelimenin yazılışı (spelling). Diyelim ki bir kelimeyi kulaktan dolma biliyorsunuz. Söz konusu kelimeyi bir filmde ya da bir şarkıda duydunuz ama yazmasını bilmiyorsunuz. Kelimenin telaffuzunu iyi kapmışsanız, konuşurken idare edersiniz. Ya yazmanız ya da okumanız gerekirse ne olacak? Kelime ezberlemenin ilk aşaması ve de önemli bir aşaması eksik kalacak. Diyelim ki bir filmde “fizişın” diye bir kelime duydunuz ve filmdeki sahneden bu kelimenin “doktor” anlamına geldiğini anladınız. Başka bir zamanda bu kelimeyi yazmanız gerekti ya da okuduğunuz bir parçada bu kelime geçti. Elbette bu kelimeyi yazamayacak ya da parçada tanıyamayacaksınız. Çünkü siz bu kelimeyi sadece ses olarak biliyorsunuz. Hâlbuki siz bu kelimeyi ilk duyduğunuzda, biraz sözlük karıştırıp yazılışını da (physician) öğrenseydiniz böyle bir sorunla karşılaşmayacaktınız.
- Kelimenin telaffuzu (pronunciation). Eğer kelimelerin telaffuzunu bilmezseniz konuşmanızın bir anlamı olmaz. Çünkü karşı taraf, sizin yanlış telaffuzunuz yüzünden sizi anlamaz. Mesela, wear, foreign, bear, answer, where gibi kelimeleri yanlış telaffuz ettiğinizi bir düşünelim. “Ayı” (bear) demek isterken yanlışlıkla “bira” (beer) diyebilirsiniz. Where kelimesini bazı öğrencilerin yanlış telaffuz ettiğini tecrübelerimden biliyorum. Where mi demek istedi yoksa were mü demek istedi, anlamak için akla karayı seçersiniz. Bu yüzden doğru telaffuz önemlidir.
- Kelimenin anlamı (meaning). Kelimelerin yazılışını ve telaffuzunu biliyorsunuz ama anlamlarını bilmiyorsunuz. İngilizce kelimelerin Türkçe anlamlarını bilmenizi tavsiye ederim. Çünkü İngilizceyi büyük bir çoğunluk Türkiye’de kullanır. Dolayısıyla, İngilizce bir metnin Türkçesini, Türkçe bir metnin de İngilizcesini bilmek zorundasınız. Bakmayın siz bazı hocaların, Türkçe sözlük kullanmayın, Türkçe konuşmayın, kelimelerin Türkçesini ezberlemeyin dediklerine.
- Kelimenin formu (word form). Kelimelerin dört temel formu vardır: isim (noun), sıfat (adjective), fiil (verb)ve zarf (adverb). Mesela help kelimesi hem fiil hem de isimdir. I can help you. cümlesinde fiil, I need your help. cümlesinde isimdir. Bir okuma parçasında geçen kelimelerin hangi formda olduğunu, cümle içindeki yerinden anlarız. İlk cümledeki help kelimesi, can modal’ından sonra geldiğine göre fiildir. Çünkü biz modal’lardan (can, could, may, might, must, should …) sonra fiil kullanırız. İkinci cümledeki help kelimesi ise, your kelimesinden sonra geldiğine göre isimdir. Çünkü biz iyelik kelimelerinden (my, your, our, their, his, her, its) sonra isim kullanırız. Kelimelerin anlamlarına sözlükten bakarken buna göre bakmalıyız.
- Kelimenin kullanılışı (usage). Bir şey söylemek ya da yazmak istiyorsunuz ama bir kelimenin anlamını bilmiyorsunuz. Bilmediğiniz kelimeleri İngilizce-İngilizce sözlüklerden bulamayacağınıza göre, Türkçe-İngilizce bir sözlüğe baktınız. Mesela, “Televizyonu açmak istiyorum.” diyeceksiniz ama “açmak” ne demek bilmiyorsunuz. Sözlüğe baktınız ve karşınıza üç kelime çıktı: open, clear up ve turn on. Bu üç kelimeden hangisi sizin istediğiniz kelime acaba? Bu aşamada önünüzde iki yol var. Eğer seviyeniz yeterli ise, bu üç kelimeyi tek tek İngilizce-İngilizce bir sözlükten kontrol etmelisiniz. Seviyeniz yeterli değilse, o zaman bir bilene danışmanız gerekir. Sonunda, kapı, pencere gibi şeyleri açmak için open, havanın açması için clear up ve radyo, televizyon gibi cihazları açmak için turn on kelimelerinin kullanıldığını öğrenmiş olursunuz. Kelimelerin kullanımı ile başka örnekler de vereyim. Mesela, late, afraid, fed up, proud, keen, fond, apologize, accuse kelimelerinin temel kullanımlarını ve formlarını inceleyelim:
Late: “Geç kalmış, gecikmiş” anlamında bir sıfattır. Bazı öğrenciler bu kelimeyi yanlışlıkla fiil zannedip anlamını “geç kalmak” zannederler. Hâlbuki late kelimesi fiil değildir. Bu kadar bilgi, kelimenin kullanımı için yeterli mi? Hayır. Bu kelimenin “bir yere geç kalmak” anlamında be late for olarak kullanıldığını da bilmek gerekir: Hilda was twenty minutes late for work (Hilda işe yirmi dakika geç kaldı.).
Afraid: “Korkan, korkmuş” anlamında bir sıfattır. Bazı öğrenciler bu kelimeyi yanlışlıkla fiil zannedip anlamını “korkmak” zannederler. Hâlbuki afraid kelimesi fiil değildir. Bu kadar bilgi, kelimenin kullanımı için yeterli mi? Hayır. Bu kelimenin “bir şeyden korkmak” anlamında be afraid of olarak kullanıldığını da bilmek gerekir: Shirley is afraid of the dark (Shirley karanlıktan korkar.).
Fed up: “Bıkmış, usanmış, bezmiş” anlamında bir sıfattır. Bazı öğrenciler bu ifadeyi yanlışlıkla fiil zannedip anlamını “bıkmak, usanmak, bezmek” zannederler. Hâlbuki fed up ifadesi fiil değildir. Bu kadar bilgi, ifadenin kullanımı için yeterli mi? Hayır. Bu ifadenin “bir şeyden bıkmak” anlamında be fed up with olarak kullanıldığını da bilmek gerekir: I am fed up with this job (Bu işten bıktım.).
Proud: “gurur duyan, gururlu” anlamında bir sıfattır. Bazı öğrenciler bu kelimeyi yanlışlıkla fiil zannedip anlamını “gurur duymak” zannederler. Hâlbuki proud kelimesi fiil değildir. Bu kadar bilgi, kelimenin kullanımı için yeterli mi? Hayır. Bu kelimenin “bir şey/biri ile gurur duymak” anlamında be proud of olarak kullanıldığını da bilmek gerekir: Robert is proud of his daughter (Robert, kızı ile gurur duyar.).
Keen: “meraklı, düşkün” anlamında bir sıfattır. Bazı öğrenciler bu kelimeyi yanlışlıkla fiil zannedip anlamını “düşkün olmak” zannederler. Hâlbuki keen kelimesi fiil değildir. Bu kadar bilgi, kelimenin kullanımı için yeterli mi? Hayır. Bu kelimenin “bir şeye düşkün olmak” anlamında be keen on olarak kullanıldığını da bilmek gerekir: Mark is keen on horses (Mark, atlara düşkündür.).
Fond: “meraklı, hoşlanan, seven, düşkün” anlamında bir sıfattır. Bazı öğrenciler bu kelimeyi yanlışlıkla fiil zannedip anlamını “düşkün olmak, sevmek” zannederler. Hâlbuki fond kelimesi fiil değildir. Bu kadar bilgi, kelimenin kullanımı için yeterli mi? Hayır. Bu kelimenin “bir şeyi/kimseyi sevmek, bayılmak, düşkün olmak” anlamında be fond of olarak kullanıldığını da bilmek gerekir: Kevin is fond of cars (Kevin, arabalara düşkündür/arabalara bayılır.).
Apologize: “Özür dilemek” anlamında bir fiildir. Bu bilgi, kelimenin kullanımı için yeterli mi? Hayır. Bu kelimenin “birinden bir şey için özür dilemek” anlamında apologize to sb for sth olarak kullanıldığını da bilmek gerekir: You should apologize to me for wasting my time (Zamanımı ziyan ettiğin için benden özür dilemelisin.).
Accuse: “Suçlamak” anlamında bir fiildir. Bu bilgi, kelimenin kullanımı için yeterli mi? Hayır. Bu kelimenin “birini bir şeyden dolayı suçlamak” anlamında accuse sb of sth olarak kullanıldığını da bilmek gerekir: His boss accused him of theft (Patronu onu hırsızlıkla suçladı.).
Sonuç olarak, kelime ezberlemek deyip geçmeyin, ciddi iştir. Kelimeleri mutlaka bu beş esasa göre çalışın.