MODALS kullanımı

Modal’lara bazı kaynaklarda “kip” ya da “kip belirteci”, bazı kaynaklarda ise “yardımcı fiil” denir. Ben burada orijinal ismi, yani modal kelimesini kullanacağım. İngilizcede can, could, must, should, may, might, will, would, shall, ought to, have got to, need to, had to, had better, be able to, be to, used to, be supposed to gibi kelimeler modal konusu altında işlenir. Burada modal’ları tek tek anlatmak yerine, belli gruplamalar içinde anlatacağım:

1. Requests (Ricalar)

Birisinden bir şey rica ederken can, couldmaywill, would kullanabiliriz. I öznesi ile can,could ve may kullanılır:

Can I use your bike? (Bisikletini kullanabilir miyim?)
Could I speak to the manager? (Müdürle konuşabilir miyim?)
May I borrow your pen? (Kalemini ödünç alabilir miyim?)

You öznesi ile can, could, will ve would kullanılır:

Can you open the window? (Pencereyi açabilir misin?)
Could you give me some money? (Bana biraz para verebilir misin?)
Will you give me your address? (Bana adresini verebilir misin?)
Would you buy a newspaper on your way home? (Eve gelirken gazete alır mısın?)

2. Necessity & prohibition (Gereklilik, zorunluluk & yasaklama)

Gereklilik, zorunluluk ve yasaklamalarda must, have to, have got to, need to kullanılır:

You must study hard if you want to pass your exam. (Sınavını geçmek istiyorsan çok çalışmalısın.)
You have to study hard if you want to pass your exam. (Sınavını geçmek istiyorsan çok çalışmalısın.)
You have got to study hard if you want to pass your exam. (Sınavını geçmek istiyorsan çok çalışmalısın.)
You need to study hard if you want to pass your exam. (Sınavını geçmek istiyorsan çok çalışmalısın.)

* Yeri gelmişken must ile have to arasındaki kullanım farkına bakalım. Olumlu cümlelerde must ve have tobirbirlerinin yerine kullanılabilir. Ancak, olumsuz cümlelerde durum böyle değildir. Aralarında anlam farkı vardır:

You mustn’t go to work because you are ill. (Hasta olduğun için bugün işe gitmemelisin.) = “Bugün işe gitme.” anlamında.
You don’t have to go to work because today is Sunday. (Bugün pazar olduğu için işe gitmene gerek yok.) = “Bugün işe gitmene gerek yok.” anlamında.

* Ayrıca, must, have to, have got to ve need to’nun olumsuz ve soru biçimlerinde de farklılıklar vardır:

Must ve have got to, olumsuz ve soru yapılırken ek bir kelimeye ihtiyaç duymazlar:

You mustn’t smoke so much. (Bu kadar sigara içmemelisin.)
Must we stay at home today? (Bugün evde mi oturmalıyız?) 

Have you got to meet your friend at the station? (Arkadaşını istasyonda karşılamak zorunda mısın?)
No, I haven’t got to meet him there. (Hayır, onu orada karşılamak zorunda değilim.)

Have to ve need to, soru ve olumsuz yapılırken ek bir kelimeye ihtiyaç duyar:

Do we have to answer all of the questions? (Soruların hepsini cevaplamak zorunda mıyız?)
No, you don’t have to answer all of them. (Onların hepsini cevaplamak zorunda değilsiniz.)
Do we need to answer all of the questions? (Soruların hepsini cevaplamak zorunda mıyız?)
No, you don’t need to answer all of them. (Onların hepsini cevaplamak zorunda değilsiniz.)

 Must, have to ve have got to’nun geçmiş hâli had to’dur. Had to, olumsuz ve soru yapılırken ek bir kelimeye ihtiyaç duyar:

I had to get up early yesterday morning. (Dün sabah erken kalkmak zorunda kaldım.)
didn’t have to get up early yesterday morning. (Dün sabah erken kalkmak zorunda değildim/zorunda kalmadım.)
Did you have to get up early yesterday morning? (Dün sabah erken kalkmak zorunda mıydın?) 

3. Advisability (Tavsiye verme)

Birine bir şeyi yapması tavsiye edilirken should, ought to ve had better kullanılır. Should ve ought to modal’ları aslında “yapması gerekir” demektir, ancak anlamının içinde “yapsa iyi olur” ifadesini barındırır:

You should stop smoking. (Sigarayı bırakman gerekir.) = Sigarayı bırakmanı tavsiye ediyorum. 
You ought to stop smoking. (Sigarayı bırakman gerekir.) = Sigarayı bırakmanı tavsiye ediyorum.
You had better stop smoking. (Sigarayı bıraksan iyi olur.) 

* Bu modal’ların olumsuz hâllerine bir göz atalım:

You shouldn’t go to bed so late. (Bu kadar geç yatmaman gerekir.)
You ought not to go to bed so late. (Bu kadar geç yatmaman gerekir.)
You had better not go to bed so late. (Bu kadar geç yatmasan iyi olur.)

4. Expectations (Beklentiler)

Gereklilik ifade eden beklentiler be to ve be supposed to kalıpları ile anlatılır:

The TV serial is to start at 8. (Televizyon dizisinin 8’de başlaması gerekir.) = 8’de başlamasını bekliyorum.
The TV serial is supposed to start at 8. (Televizyon dizisinin 8’de başlaması gerekir.) = 8’de başlamasını bekliyorum.
The plane is to land here two hours later. (Uçağın buraya iki saat sonra inmesi gerekir/bekleniyor.)
The board of directors is supposed to meet at 2 today. (Yönetim kurulunun bugün 2’de toplanması gerekiyor/bekleniyor.)

5. Ability (Yetenek)

Bir işi yapabilme yeteneğimizi can, could ve be able to ile ifade ederiz:

* Yeteneklerimizden söz ederken can ve be able to kullanabiliriz:

She can drive a truck. (Kamyon kullanabilir/kullanabiliyor.)
She is able to drive a truck. (Kamyon kullanabilir/kullanabiliyor.)

* Eğer geçmiş zamanda yetenekten söz edilecekse could ya da was/were able to kullanılır:

He could play the piano when he was 7. (7 yaşındayken piyano çalabiliyordu.)
He was able to play the piano when he was 7. (7 yaşındayken piyano çalabiliyordu.)

6. Suggestions (Öneriler)

* Bir şey yapmayı önerirken shall kullanılabilir. Shall, sadece I ve we özneleriyle kullanılır:

Shall I call you tomorrow? (Yarın seni arayayım mı?)
Shall we go out for dinner tonight? (Bu gece yemeğe çıkalım mı?)

Could da önerilerde kullanılır:

You could take him to the zoo. (Onu hayvanat bahçesine götürebilirsin.)

7. Probability (Tahmin, olasılık, ihtimal)

Tahmin, olasılık, ihtimal anlatacaksak must, may, might ve could kullanılabilir:

Peter is tired. (Peter yorgun.) = Kesin olarak biliyorum.
Peter must be tired. (Peter yorgun galiba/yorgundur.) = Tahmin ediyorum.

You must be hungry. (Sen açsındır.) = Tahmin ediyorum.
You must read a lot. (Sen okuyorsundur.) = Tahmin ediyorum.
Kevin may/might/could be ill. (Kevin hasta olabilir./Kevin belki hastadır.)

Aşağıdaki cümleleri karşılaştıralım:

He isn’t in the office. (İş yerinde değil.)
He can’t/couldn’t be in the office. (İş yerinde olamaz.)
He may not/might not be in the office. (İş yerinde olmayabilir./Belki iş yerinde değildir.)

 

SÖZLÜ. Aşağıdaki cümlelerin İngilizcesini söyleyin. Birden fazla doğru cevap olabilir. Burada tek bir cevap verilecektir. Cevaplar için videoyu seyredin.

  1. Deniz kıyısına gidip sahilde yürüyelim mi? 
  2. Acele etsen iyi olur, yoksa uçağı kaçıracağız. 
  3. Bugün alışverişe gitmemize gerek yok. 
  4. Kırmızı ışık yanarken caddeden geçmemelisin. 
  5. Lütfen daha sessiz konuşur musun? 
  6. Polise kimliğimi göstermek zorunda kaldım. 
  7. Paket turlarınızla ilgili bana bilgi verebilir misiniz? 
  8. Hava kararmadan eve gitmem lazım. 
  9. Gençken çok hızlı yüzebiliyordum. 
  10. Hediye getirmene gerek yoktu.