REPORTED SPEECH kullanımı

İki kişi arasında geçen bir konuşma üçüncü bir kişiye iki biçimde aktarılabilir:

1) Kişinin dedikleri, hiçbir değişiklik yapılmadan üçüncü kişiye aktarılabilir. Buna ‘dolaysız anlatım’ (direct speech) denir:

He said ‘I am a teacher.’
‘Ben öğretmenim.’ dedi.

Birinci kişinin söylediği tırnak içinde verilmiştir. İkinci kişi ise bunu hiç bozmadan üçüncü kişiye aktarmıştır. Dolayısıyla bu gibi durumlarda ne kişilerde ne de cümlenin zamanında (tense) bir değişikliğe gerek yoktur.

2) Aynı cümlenin şöyle aktarıldığını varsayalım:

He said (that) he was a teacher.
Öğretmen olduğunu söyledi.

Şimdi her iki cümle arasındaki farklılıklara bakalım:

says,  said olmuş
ilk cümlede that yokken ikincisinde that var
ilk cümle tırnak içinde iken ikinci cümlede tırnak kaldırılmış
tırnak içindeki cümlede özne I iken, ikinci cümlede I öznesi he olarak değişmiş
tırnak içindeki cümlede fiil is iken, ikinci cümlede bu fiil was olarak değişmiş

Yukarıda anlatılmaya çalışıldığı gibi, bir konuşma üçüncü kişilere aktarılırken bu gibi değişikliklerle aktarılıyorsa buna dolaylı anlatım (indirect speech ya da reported speech) denir. Cümleden that atılsa da anlamda bir değişme olmayacağından parantez içinde verilmiştir.

Dolaylı anlatımın en önemli özelliklerinden birisi, ana cümledeki giriş fiilidir (said):

He said (that) he was a teacher.

Bu giriş fiilinin hangi zamanda (tense) olduğu büyük önem taşımaktadır. Eğer giriş fiili aşağıdaki zamanlardan birindeyse, dolaylı anlatımda herhangi bir zaman değişikliği yapılmaz:

He says/he is saying/ he will say/he is going to say/he has said/he has been saying 

Ancak giriş fiili eğer the simple past tense ya da diğer geçmiş zamanlardan herhangi biriyle (the past continuous tense = he was saying; the past perfect tense = he had said) ile ifade ediliyorsa, o zaman aşağıdaki zaman değişiklikleri yapılır:

He said ‘I swim.’ = He said (that) he swam.
‘Yüzerim.’ dedi. = Yüzdüğünü söyledi.

He said ‘I am swimming.’ = He said (that) he was swimming.
‘Yüzüyorum.’ dedi. = Yüzdüğünü söyledi.

He said ‘I swam.’ = He said (that) he had swum.
‘Yüzdüm.’ dedi. = Yüzdüğünü/Yüzmüş olduğunu söyledi.

He said ‘I have swum.’ = He said (that) he had swum.
‘Yüzdüm.’ dedi. = Yüzdüğünü/Yüzmüş olduğunu söyledi.

He said ‘I have been swimming.’ = He said (that) he had been swimming.
‘Yüzüyorum.’ dedi. = Yüzdüğünü/Yüzmekte olduğunu söyledi.

He said ‘I will swim.’ = He said (that) he would swim.
‘Yüzeceğim.’ dedi. = Yüzeceğini söyledi

He said ‘I will be swimming.’ = He said (that) he would be swimming.
‘Yüzmekte olacağım.’ dedi. = Yüzmekte olacağını söyledi

He said ‘I will have swum.’ = He said (that) he would have swum.
‘Yüzmüş olacağım.’ dedi. = Yüzmüş olacağını söyledi

He said ‘I am going to swim.’ = He said (that) he was going to swim.
‘Yüzeceğim.’ dedi. = Yüzeceğini söyledi.

He said ‘I was swimming.’ = He said (that) he had been swimming.
‘Yüzüyordum.’ dedi. = Yüzdüğünü/Yüzmekte olduğunu söyledi

He said ‘I had swum.’ = He said (that) he had swum.
‘Yüzmüştüm.’ dedi. = Yüzmüş olduğunu söyledi.

He said ‘I had been swimming.’ = He said (that) he had been swimming.
‘Yüzmekteydim.’ dedi. = Yüzmekte olduğunu söyledi.

Ayrıca, giriş eylemi yine the simple past tense olmak kaydıyla, aşağıdaki durumlarda da değişiklik yapılır:

He said ‘I can swim.’ = He said (that) he could swim.
‘Yüzebiliyorum.’ dedi. = Yüzebildiğini söyledi.

He said ‘I may swim.’ = He said (that) he might swim.
‘Yüzebilirim.’ dedi. = Yüzebileceğini söyledi.

He said ‘I have to swim.’ = He said (that) he had to swim.
‘Yüzmem gerekiyor.’ dedi. = Yüzmesi gerektiğini söyledi.

He said ‘I shall swim.’ = He said (that) he would swim.
‘Yüzeceğim.’ dedi. = Yüzeceğini söyledi.

Bunlardan başka, dolaylı anlatımda değişime uğramayan yapılar da vardır:

He said ‘I should swim.’ = He said (that) he should swim.
‘Yüzmem lazım.’ dedi. = Yüzmesi gerektiğini söyledi.

He said ‘I might swim.’ = He said (that) he might swim.
‘Yüzebilirim.’ dedi. = Yüzebileceğini söyledi.

He said ‘I ought to swim.’ = He said (that) he ought to swim.
‘Yüzmem lazım.’ dedi. = Yüzmesi gerektiğini söyledi.

He said ‘I needn’t swim.’ = He said (that) he needn’t swim.
‘Yüzmeme gerek yok.’ dedi. = Yüzmesine gerek olmadığını söyledi.

He said ‘I had better swim.’ = He said (that) he had better swim.
‘Yüzsem iyi olur.’ dedi. = Yüzmesinin iyi olacağını söyledi.

He said ‘I used to swim.’ = He said (that) he used to swim.
‘Eskiden yüzerdim.’ dedi. = Eskiden yüzdüğünü söyledi.

He said ‘I wish I could swim.’ = He said (that) he wished he could swim.
‘Keşke yüzebilsem.’ dedi. = Yüzebilmeyi arzu ettiğini söyledi.

He said ‘I’d rather you swam.’ = He said (that) he’d rather I swam.
‘Yüzmeni tercih ederim.’ dedi. = Yüzmemi tercih ettiğini söyledi.

He said ‘It is time you swam.’ = He said (that) it is time I swam.
‘Senin yüzme zamanın geldi.’ dedi. = Yüzme zamanımın geldiğini söyledi.

Zaman ve yer sözcüklerinin değişmesi

Dolaylı anlatımda now, tomorrow, here gibi sözcüklerin başka sözcüklerle değiştirilmesi mantık çerçevesinde yapılmalıdır. Her cümlede bu tür sözcüklerin mutlaka değiştirilmesi gerekmeyebilir. Normal koşullarda hangi sözcüklerin hangi sözcüklerle değiştirilmesi gerektiği aşağıda liste olarak verilmiştir. Ancak listenin altındaki açıklama ve örnekleri de mutlaka okuyun:

tomorrow = the following day, the next day, the day after
today = that day, the same day
tonight = that night
yesterday = the day before, the previous day
last week/month/year = the previous week/month/year//the week/month/year before
next week/month/year = the following week/month/year//the week/month/year after
the day before yesterday = two days before
ago = before, previously
the day after tomorrow = in two days’ time
here = there
this, these = that, those
now = then

Şimdi işin mantığına bakalım. Örneğin, kişi yesterday demişse ve bu cümle üçüncü kişilere aynı gün içinde aktarılıyorsa, yesterday’in ve cümlenin zamanının değişmesine gerek yoktur:

Jessica said ‘I went to the cinema yesterday.’ = Jessica said (that) she went to the cinema yesterday.
Jessica ‘Dün sinemaya gittim.’ dedi. = Jessica, dün sinemaya gittiğini söyledi.

Halbuki aynı cümle bir sonraki gün söylenmiş olsaydı, aktarılırken gerekli değişiklikler yapılmalıydı:

Jessica said (that) she had gone to the cinema the previous day.
Jessica, önceki gün sinemaya gittiğini söyledi.

Bu yüzden, dolaylı anlatımda, kişinin sözü ne zaman söylediği ve aktarma işinin ne zaman yapıldığı önem taşımaktadır.

Zaman değişikliğine gerek olmayan durumlar

1) Aktarılan cümle eğer içinde bulunulan anda da hâlâ geçerli ise, zaman değişikliği yapılmasa da olur:

Philip said ‘I live in London.’ = Philip said (that) he lives in London.
Philip, Londra’da yaşadığını söyledi.

Cümlenin giriş eylemi geçmiş zamanda (said) olmasına rağmen, aktarılan kısımda (… he lives in London) değişiklik yapılmamıştır. Çünkü, her iki cümlenin söylenmesi sırasında Philip Londra’da yaşamaktadır.

2) Be fiili her zaman the past perfect tense’e dönüşmeyebilir:

He said ‘I was at home.’ = He said (that) he was at home.
Evde olduğunu söyledi.

3) Koşul cümleciklerinin (if clauses) 2. ve 3. türleri (type II & III), zaman değişikliğine uğramazlar:

He said ‘If I were rich, I would buy that car.’ = He said that if he were rich he would buy that car.
Zengin olsa o arabayı alacağını söyledi.

4) The simple past tense ile anlatılan, özellikle tarihte yaşanmış olaylar, dolaylı anlatımda zaman değişikliğine uğramazlar:

The teacher said ‘The Second World War broke out in 1939.’ = The teacher said (that) the Second World War broke out in 1939.
Öğretmen, İkinci Dünya Savaşının 1939’da çıktığını söyledi.

He said ‘Atatürk was born in 1881.’ = He said (that) Atatürk was born in 1881.
Atatürk’ün 1881’de doğduğunu söyledi.

5) Atasözleri, ünlü kişilere ait özdeyişler ya da değişmeyen gerçekler zaman değişikliğine uğramazlar:

Everybody said ‘A good education is important.’ = Everybody said (that) a good education is important.
Herkes, iyi bir eğitimin önemli olduğunu söyledi.

The scientist said ‘Man cannot live without water.’ = The scientist said (that) man cannot live without water.
Bilim insanı, insanoğlunun susuz yaşayamayacağını söyledi.

6) The simple past tense ve the past continuous tense ile kurulmuş cümlelerde eğer when ya da whileile bağlanmış cümlecikler varsa, bu cümleler zaman değişikliğine uğramazlar:

He said ‘I was having breakfast when you phoned me.’ = He said that he was having breakfast when I phoned him.
Ona telefon ettiğimde kahvaltı ettiğini söyledi.

He said ‘We ran out of petrol while we were approaching Adapazarı.’ = He said that they ran out of petrol whilethey were approaching Adapazarı.
Adapazarı’na yaklaşırlarken benzinlerinin bittiğini söyledi.

say/tell fiillerinin kullanımı

Dolaylı anlatımda en sık kullanılan iki fiil say ve tell fiilleridir. Eğer konuştuğumuz kişiyi cümlede belirtiyorsak tell, belirtmiyorsak say kullanılır:

He told me that he would come soon.
Yakında geleceğini bana söyledi. (= “Bana” söylediği belirtiliyor.)

He said that he would come soon.
Yakında geleceğini söyledi. (= Kime söylediği belirtilmiyor.)

Say fiili, cümlede kişi belirtilince kullanılabilir. Ancak bu durumda to almalıdır:

He said to me that he would come soon.
Yakında geleceğini bana söyledi.

that bağlacının kullanımı

Dolaylı anlatımda that bağlacı, say, tell, think gibi birçok fiilden sonra ister kullanılır ister kullanılmaz:

He said (that) he had enough money.
Yeterli parası olduğunu söyledi.

Ancak reply, shout fiillerinden ve isimlerden sonra mutlaka kullanılmalıdır:

I replied that I didn’t intend to break her heart.
Onun kalbini kırmak niyetinde olmadığım cevabını verdim.

The boss shouted that he was very busy.
Patron, çok meşgul olduğunu haykırdı.

It is my view that the price is too high.
Bence fiyat aşırı yüksek.

what/who/which + be kullanımı

What, who ve which soru sözcükleri ve be fiili ile yapılan cümlelerde, be fiilinin yeri özneden önce ya da sonra olabilir:

‘Who is the best footballer?’ = He asked me who was the best footballer. ya da He asked me who the best footballer was.
En iyi futbolcunun kim olduğunu bana sordu.

‘What is the problem?’ = He asked what was the problem. ya da He asked what the problem was.
Sorunun ne olduğunu sordu.

‘Which is my ticket?’ = He wondered which was his ticket. ya da He wondered which his ticket was.
Biletinin hangisi olduğunu merak etti.

Dolaylı anlatımda ricalar, emirler, öğütler, öneriler vb.

‘Rica, emir, öğüt, öneri, uyarı’ vb. ifade eden cümleler, dolaylı anlatımda çeşitli biçimlerde bağlanır. Bunların en yaygını, olumlu cümleleri to ile, olumsuz cümleleri not to ile bağlamaktır. Bazı fiiller ise that ile bağlanır. Hangi fiilin kullanılması gerektiği, cümlenin anlamına bağlıdır:

He said ‘Be careful.’ = He told me to be careful.
Bana dikkatli olmamı söyledi.

He said ‘Don’t go.’ = He told me not to go.
Bana gitmememi söyledi.

The doctor said ‘Stay in bed.’ = The doctor ordered me to stay in bed.
Doktor yataktan kalkmamamı emretti.

He said ‘Come again.’ = He asked me to come again.
Benden yine gelmemi rica etti.

They said ‘Don’t punish us.’ = They begged us not to punish them.
Onları cezalandırmamamız için bize yalvardılar.

He said ‘Don’t go to that party.’ = He warned me not to go to that party.
O partiye gitmemem konusunda beni uyardı.

He said ‘Do come in, please!’ = He invited me to come in.
Beni içeri davet etti.

He said ‘Let’s have a walk.’ = He suggested having a walk./He suggested that we should have a walk.
Yürüyüş yapmayı önerdi.

He said ‘Shall we have dinner?’ = He suggested having dinner./He suggested that we should have dinner.
Yemek yemeyi önerdi.

He said ‘You’d better buy the car.’ = He advised me to buy the car.
Arabayı almamı tavsiye etti.

He said ‘Shall I make you some coffee?’ = He offered to make me some coffee.
Bana kahve yapmayı teklif etti.

They said ‘Give us the money or we will kill the hostages.’ = They threatened to kill the hostages.
Rehineleri öldürmekle tehdit ettiler.

He said ‘I’ll write to you soon.’ = He promised to write to me soon.
Bana yakında yazmaya söz verdi.

He said ‘Sorry, I can’t help you.’ = He refused to help me.
Bana yardım etmeyi reddetti.

My friend said ‘Hi! I haven’t seen you for a long time.’ = My friend greeted me and said (that) he hadn’t seen me for a long time.
Arkadaşım bana selam verip epeydir beni görmediğini söyledi.

Dolaylı anlatımda soru cümleleri

İki tür soru vardır:

a) Cevabı ‘evet’ ya da ‘hayır’ olan sorular. İngilizcede bu tür sorular, cümlenin yardımcı fiili başa getirilerek yapılır:

Do you like chicken? Tavuk sever misin?
Yes, I do. Evet severim.
No, I don’t. Hayır sevmem.

b) Soru sözcükleriyle sorulan sorular. Bu tür sorular ise, when, why, where, when, which, who, what, how gibi soru sözcükleriyle yapılır:

When did you go there?
Oraya ne zaman gittin?

Şimdi bu iki soru türünün dolaylı anlatımda nasıl biçimlendiğini görelim:

a) Cevabı ‘evet’ ya da ‘hayır’ olan sorular, dolaylı anlatımda aktarılırken if ya da whether kullanılır ve soru düz cümleye çevrilir:

Peter asked ‘Is Paul going to eat at home?’ = Peter asked if/whether Paul was going to eat at home.
Peter, Paul’ün evde yemek yiyip yemeyeceğini sordu.

I asked the doctor ‘Can you cure my disease?’ = I asked the doctor if/whether he could cure my disease.
Doktora, hastalığımı tedavi edip edemeyeceğini sordum.

b) Soru sözcükleriyle sorulan sorularda ise, soru sözcüğü bağlaç olarak kullanılır ve cümle yine soru yapısından düz cümleye çevrilir:

Dave asked the writer ‘When did you write your first novel?’ = Dave asked the writer when he had written his first novel.
Dave, yazara ilk romanını ne zaman yazdığını sordu.

The teacher asked George ‘What are you studying?’ = The teacher asked George what he was studying.
Öğretmen, George’a ne okuduğunu sordu.

The student asked ‘Where is my book?’ = The student wanted to know where his book was.
Öğrenci, kitabının nerede olduğunu öğrenmek istedi.