SINAVLARDA ÇIKAN SIFATLAR (B)
TOEFL, YDS, IELTS ve Proficiency sınavlarında en çok çıkan ve B ile başlayan sıfatlar:
bankrupt / iflas etmiş
They went bankrupt after investing an enormous amount on a new product. (Yeni bir ürüne muazzam para yatırdıktan sonra iflas ettiler.)
bare / çıplak
He beat the flames out with his bare hands. (Çıplak elleriyle alevleri söndürdü.)
barren / kurak, çorak
Some farmers tried in vain to till the barren land. (Bazı çiftçiler, kurak toprağı boşu boşuna sürmeye çalıştılar.)
based / bir şeye dayanan, temel alınan
The film is based on a novel by a famous author. (Film için ünlü bir yazarın romanı temel alınmıştır.)
baseless / temelsiz, asılsız
The minister told the reporters that the allegation was baseless. (Bakan, muhabirlere, iddianın asılsız olduğunu söyledi.)
basic / temel, ana
The basic problem is that they are tired of working hard. (Temel sorun, çok çalışmaktan bıkmış olmalarıdır.)
bearable / katlanılabilir
These medications bring the pain down to a level which is just bearable. (Bu ilaçlar, ağrıyı katlanılabilir bir seviyeye getiriyor.)
belligerent / savaşan, savaş hâlinde olan
That act banned munitions exports to belligerent countries. (O kanun, savaşan ülkelere cephane ihracatını yasaklıyordu.)
beneficial / faydalı, yararlı
The doctor says that a stay in the village will be beneficial to my health. (Doktor, köyde kalmamın sağlığıma faydalı olacağını söylüyor.)
bewildering / şaşırtıcı, kafa karıştırıcı
The town in Italy was a place of bewildering traditions. (İtalya’daki kasaba, şaşırtıcı geleneklerin olduğu bir yerdi.)
biased / önyargılı
Some newspapers are biased towards one particular political party. (Bazı gazeteler, belli bir siyasi partiye karşı önyargılı.)
blunt / kör
You cannot cut this meat with a blunt knife. (Bu eti kör bir bıçakla kesemezsin.)
blurry / bulanık, net görülmeyen
These black-and-white photos are a little blurry. (Bu siyah beyaz fotoğraflar biraz bulanık.)
boastful / kendini öven, böbürlenen
It is rude to be boastful about money. (Para ile övünmek kabalıktır.)
bold / cesur
Because I was bold, my friends pushed me into the haunted house ahead of them. (Cesur olduğum için arkadaşlarım beni perili eve iterek soktular.)
brave / cesur
He was brave enough to learn to ski at 60. (60 yaşında kayak yapmayı öğrenecek kadar cesurdu.)
breathtaking / nefes kesici, olağanüstü
The view from the top of the hill was breathtaking. (Tepenin zirvesinden görünen manzara nefes kesiciydi.)
brief / kısa, özlü
I had a brief look at the report before the meeting. (Toplantıdan önce rapora kısaca bir göz attım.)
brilliant / parlak, zeki
My father was a very brilliant man. (Babam çok zeki bir adamdı.)
brittle / kırılgan, kolay kırılan
As we get older, our bones become brittle. (Yaşlandıkça kemiklerimiz kolay kırılır.)
broad / geniş
I walked down a broad avenue lined with trees. (Sıra sıra ağaçları olan geniş bir caddede yürüdüm.)
brutal / zalim, acımasız, gaddar
She wrote a novel about a brutal serial killer. (Acımasız seri bir katil ile ilgili bir roman yazdı.)
bulky / hantal, iri, hacimli, havaleli
Big and bulky, the bride’s dress barely fit inside the limousine. (Büyük ve hacimli olan gelinlik limuzine zor sığdı.)
bumpy / engebeli, tümsekli, bozuk
I had to drive along a narrow, bumpy road. (Dar, bozuk bir yolda araba kullanmak zorunda kaldım.)
SÖZLÜ. Aşağıdaki cümlelerin İngilizcesini söyleyin. Cevaplar için videoyu seyredin.
1. Leonardo Da Vinci’nin kilise tavanındaki yağlı boyaları nefes kesiciydi.
2. Savaşan ülkeler, savaş için kaynak bulmada zorluk yaşıyorlar.
3. İzlanda’nın çorak topraklarının %80’ninde nüfus yoktur.
4. Kirli bir banyosu olan otel odası dayanılacak gibi değildi.
5. İflas etmesine rağmen, çok parası varmış gibi alışverişe gitti.
6. Barışçıl protestoculara yapılan acımasız saldırılar çokça eleştirildi.
7. Göçmenlere karşı önyargılı olduğunu kabul ediyor.
8. Çıplak ayakla dışarıda dolaşma.
9. Doktor bana korkularımın asılsız olduğunu söyledi.
10. Avukat, yargıçtan, müvekkiliyle konuşmak için kısa bir süre istedi.