İki fiilin ilk akla gelen anlamı “yapmak”tır. Ancak aralarında kullanım farkları vardır:

1. Do, “iş, eylem, görev, spor vs.” yapmak anlamında kullanılır:

We did a lot of work yesterday. (Dün çok iş yaptık.)
She does all the shopping and I do the washing. (Tüm alışverişi o yapar; çamaşırı ise ben yıkarım.)
I haven’t done my homework yet. (Ev ödevimi henüz yapmadım.)
I hope you are sorry for what you have done. (Yaptığından inşallah pişmansındır.)
Are you doing anything this weekend? (Bu hafta sonu bir şey yapıyor musun?)
I do yoga every day. (Her gün yoga yapıyorum.) 
He did his PhD at Cambridge. (Doktorasını Cambridge’de yaptı.)

Do ile kullanılan bazı ifadeler:

do the washing = çamaşır yıkamak
do the ironing/cooking = ütü/yemek yapmak
do the dishes = bulaşıkları yıkamak
do the windows/floors = pencereleri/yerleri temizlemek
do damage/harm = zarar vermek

2. Make ise, “yaratmak, inşa etmek, imal etmek, üretmek” anlamındadır. Yani daha çok, elle tutulur gözle görülür bir şeyi ortaya çıkarmak anlamındadır:

She made coffee for us. (Bize kahve yaptı.)
She makes all her own clothes. (Bütün elbiselerini kendi yapar.)
This furniture is made in İnegöl. (Bu mobilya İnegöl’de yapılmıştır.)
They are making a TV programme. (Bir televizyon programı yapıyorlar.)

Make ile kullanılan bazı ifadeler:

make an attempt = teşebbüs etmek
make an effort = çaba göstermek
make a decision = karar vermek
make a mistake/error = hata yapmak
make progress = ilerleme kaydetmek
make a change = değişiklik yapmak
make a contribution = katkı sağlamak
make a noise = gürültü yapmak
make a statement = açıklama yapmak, demeç vermek
make a suggestion = öneride bulunmak
make a complaint = şikâyette bulunmak
make money = para kazanmak
make a living = hayatını kazanmak, geçinmek
make a profit = kâr etmek